L-Serin Amino Asiti Neden Önemli? Alzheimer ve Als İlgili Bağlantısı
Daha önceki yazımızda L-Serin amino asitinin beyin sağlığına olan etkilerini ve faydalarını paylaşmıştık ve takviyesinden bahsetmiştik. Bu yazımızda ise Alzheimer ve ALS (amyotrofik lateral skleroz) ile ilgili olan ilişkisini ele alacağız. Daha önceki içeriklerimizde de özellikle kolajende bulunan amino asitlerden bahsettik forum başlıklarımızda da vurguladık. Bu yazımızda ise L-Serin amino asitinin kendisini vurgulayacağız. Özetlemek gerekirse hidrolize kolajen içeriğinde bulunan amino asitten biridir L-serin.
İlgili ürün: California Gold Mem Food
Haydi başlayalım…
L-Serin Amino Asiti Neden Önemli? Alzheimer ve Als İlgili Bağlantısı
Amyotrofik lateral skleroz (ALS) veya Lou Gehrig hastalığının tedavisinde ortaya çıkan bir gelişme olmuştur. Yeterince baskı görmedi çünkü arkasında büyük bir ilaç şirketi yok ve tedavi bir besin bileşiği olan amino asit L-serin ile yapılıyor . Ayrıca, bu buluş Parkinson ve Alzheimer hastalığı da dahil olmak üzere diğer dejeneratif beyin bozukluklarında da yardımcı olabileceğinden, daha iyi haberler var.
Ancak her şey ALS ile başlar. ALS’de kas hareketini başlatan ve kontrol eden beyin hücrelerinin ilerleyici bir dejenerasyonu vardır. Sonuç olarak, hastalık sonuçta neredeyse veya tamamen felce yol açar. Hastalık ilk olarak istemli kas hareketlerinin kademeli olarak etkilenmesiyle fark edildi, hastalığın sonraki evrelerinde hastalar tamamen felçli hale gelebilir. Hızlı veya oldukça yavaş ilerleyebilen kalp burkan bir hastalıktır.
Hastalık ilk olarak 1869’da fark edildi, ancak 1939’a kadar Lou Gehrig hastalığa ulusal ve uluslararası dikkat çekmedi. Tüm zamanların en sevilen beyzbol oyuncularından birinin kariyerine son veren hastalık, hâlâ en çok adıyla ilişkilendiriliyor. Bununla birlikte, daha genç insanlar, teorik fizikçi Stephen Hawking hakkındaki 2014 filmi The Theory of Everything aracılığıyla ALS’ye daha aşina olabilir veya belki de çalışmalarına aşina olabilir. 2018’de ölene kadar neslinin Einstein’ıydı.
Sorunun Kaynağına İnelim…
Öcelikle BMAA Nedir? Wikipedia‘dan aldığımız bilgilere göre kısa açıklaması şu: β-Metilamino-L-alanin veya BMAA, siyanobakteriler tarafından üretilen proteinojenik olmayan bir amino asittir. BMAA bir nörotoksindir ve çeşitli nörodejeneratif bozukluklardaki potansiyel rolü bilimsel araştırmaların konusudur.
Dejeneratif beyin hastalıklarını durdurabilecek, yavaşlatabilecek ve hatta tersine çevirebilecek keşif, büyük bir üniversitede, büyük bir ilaç şirketinde veya bir devlet laboratuvarında gerçekleşmedi. Bir etnobotanist olan Paul Cox’tan geldi. Etnobotanik, yerli halkın gelenek ve göreneklerinde bitkileri kullanma biçimlerinin incelenmesidir. 1990’ların sonunda, doktorasını alan Cox. Harvard’dan, onlarca yıldır araştırmacıları şaşırtan bir bilmeceyi çözmeye çalışmakla ilgilenmeye başladı. Guam’daki Chamorro halkının, genellikle ALS, Alzheimer ve Parkinson gibi dejeneratif beyin hastalıklarıyla ilişkili semptomlar geliştirme olasılığının neden 100 kattan fazla olduğunu bulmaya çalıştı: geveleyerek konuşma, yüz felci, motor becerilerinde kayıp, hareketsizlik ve bunama.
2002’de Cox ve Oliver Sacks, merhum nörolog ve Awakenings (yine Robin Williams’la birlikte bir film) ve Karısını Şapka Sanan Adam gibi kitapların yazarı, Neurology dergisinde teorisini ortaya koyan bir makale yayınladı. yarasalar, beyin dejenerasyonundan sorumlu olan toksik bir bileşik olan β-metilamino-L-alanin (BMAA) açısından son derece yüksekti. Dünyanın dört bir yanındaki diğer popülasyonlar, özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa da, yarasalar dışındaki kaynaklardan alınan yüksek diyet BMAA düzeylerinin de ALS ile bağlantılı olduğunu gösterdi.
Ortak payda, dünyadaki en eski organizma olan siyano bakterilerden BMAA’ya maruz kalmadır. Guam’da yarasalar, sıra dışı kök sistemi siyano bakterilerce zengin olan sikad tohumlarını yiyordu. ALS insidansında olağandışı dalgalanmalar olan dünyanın diğer bölgelerinde, diğer siyano bakteri kaynakları. Bu bakterilere genellikle mavi-yeşil algler denir. Siyano bakteriler okyanuslarda, göllerde, su birikintilerinde, göletlerde ve hatta Kuveyt’ten Arizona’ya kadar çöllerin kabuğunun altında bulunur. Genellikle siyano bakteriler BMAA ile yüklenir. Chamorro halkı, geri kalanımızın her zaman maruz kaldığı aşırı yüksek dozda bir toksin alıyordu.
L-Serin BMAA Toksisitesini Nasıl Önler?
BMAA, L-serini değiştirerek beyin proteinlerinin şeklinin değişmesine neden olarak beyne zarar veren etkilerini üretir. Temel olarak, beyin hücreleri BMAA’yı ve onun daha toksik formu olan nitroso- BMAA’yı L-serin ile karıştırır ve beyin hücresinin ürettiği proteinlerde L-serin yerine BMAA’yı değiştirdiklerinde, olması gerektiği gibi şekillendirilmemiş bir proteine yol açar. proteinin dejenerasyonuna ve beyin hücrelerine toksisiteye. Proteinler düzgün katlanmamıştır. Ya garip şekillerde katlanırlar ya da hiç katlanmazlar. İlk araştırmaların çoğu , Wyoming, Jackson Hole’daki Cox’s Brain Chemistry Labs’ta çalışan bilim adamları tarafından yapıldı. (ilgili araştırma)
BMAA’nın Alzheimer Hastalığında Olası Etkileri
BMAA ayrıca beyinde beta-karbonat olarak bilinen bir toksin oluşumuna da yol açabilir. Bu bileşik, N-metil-D-aspartat (NMDA) reseptörleri olarak bilinen biri dahil olmak üzere nörotransmiterler için beyin hücreleri üzerindeki reseptörlere bağlanabilir. Bu da, nihayetinde hücreyi hasara karşı daha duyarlı hale getiren bir dizi nedenden dolayı beyin hücresi ölümüne yol açabilir.
BMAA ve L-serin ile Deneysel Çalışmalar:
Klinik öncesi testlerde, BMAA’ya maruz kalan beyin hücreleri L-serin’e de maruz kaldığında, yanlış katlanmış veya katlanmamış proteinlerin oluşumunu engelledi. Ayrıca L-serin, BMAA’nın neden olduğu beyin hücresi ölümüne neden olan bir enzimin oluşumundaki artışı engellemiştir.
L-Serin Amino Asiti Neden Önemli?
Miami Üniversitesi’nden bir araştırmacı tarafından 2016 yılında yürütülen bir çalışma, L-serin’in beyni korumadaki önemine dair net bir tablo sunuyor. İnsanlarda Alzheimer hastalığı riskinin artmasıyla ilişkili bir gene sahip olan maymunlara BMAA, L-serin veya her ikisinin bir kombinasyonu yüklü muzlar verildi. BMAA verilen maymunların beyinlerinde Alzheimer hastalığının özelliği olan hem plaklar hem de birbirine dolanmış lifler görüldü, ancak L-serin verilen maymunların beyin dokularında bu düğümlerden %80 ila %90 daha az vardı.
ALS’de L-Serin ile Klinik Çalışmalar
L-Serin Amino Asiti Neden Önemli?
ALS’de L-serin ile yapılan klinik öncesi araştırma o kadar umut vericiydi ki, artık bu zayıflatıcı hastalıkta ne kadar yararlı olabileceğini belirlemek için insan denemelerinde kullanılıyor. İlk çalışma, günde iki kez 0.5, 2.5, 7.5 ve 15 g’lık dozların güvenliğini değerlendirmek için bir Faz I klinik çalışması yapıldı. L-serin alan hastalar, diğer 5 ALS klinik çalışmasında plasebo hastalarıyla karşılaştırıldı. Birincil sonuç, L-serinin tüm dozlarda güvenli olduğunu gösterdi. Çalışma aynı zamanda ALS İşlevsel Derecelendirme Ölçeği-Gözden Geçirilmiş (ALSFRS-R) puanları ile ölçülen işlevsellikte değişen düşüşü, eşleşen plasebo grubuyla karşılaştırdı. Günde iki kez 15g dozlama ile sonuçlar inanılmazdı. Bu doz, %85 gibi muazzam bir azalma sağladı. Açıkçası, bu sonuçlar son derece umut verici. Dartmouth-Hitchcock Tıp Merkezi’nde şu anda bir Faz II klinik deneyi yapılıyor. Bununla birlikte, L-serin’in güvenliği ve herhangi bir etkili tıbbi tedavinin olmaması göz önüne alındığında, şu anda L-serin takviyesi alan ALS hastalarında hiçbir zarar yoktur.
Anektod
Ogimi’nin Sakinleri
Okinawa adası, uzun ve sağlıklı bir yaşam süren sakinleriyle ünlüdür. İzole Ogimi köyü, prototip “Uzun Ömürlü Köy” olarak kabul edilir ve adanın kuzey tarafında 4.000 kişiye ev sahipliği yapar. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, bu küçük köyde kişi başına en fazla asırlık insan düşüyor. Sağlıklarına ve uzun ömürlerine katkıda bulunan muhtemelen birçok faktör vardır, sadece diyet ve egzersiz değil, aynı zamanda ilişkiler açısından zengin, samimi bir topluluk ve anaerkil bir toplumdur. Ancak, Ogimi diyetinin L-serin açısından zengin olması ilginç bir gerçektir, tipik olarak tipik Amerikan diyetinin seviyesinin üç ila dört katıdır.
L-Serin ve Fosfatidilserin (Phosphatidylserine)
Beyinde serin, beyindeki ana fosfolipid haline gelmek üzere fosfatidilserin oluşturmak üzere yağ asitlerine ve gliserole bağlanır. Fosfatidilserin (PS) hücre zarlarının bütünlüğünü ve akışkanlığını belirlemede önemli bir faktördür. Normalde beyin yeterli seviyelerde fosfatidilserin üretebilir, ancak yaşlılarda yetersiz PS seviyelerinin yaşlılarda depresyon ve/veya bozulmuş zihinsel işlevle bağlantılı olabileceğine dair kanıtlar vardır. PS takviyesi ile çok sayıda çift kör çalışmada iyi sonuçlar elde edilmiştir. Bu çalışmalar özellikle, PS’nin Alzheimer hastalığının ve Parkinson hastalığının erken evrelerinde olanlar da dahil olmak üzere yaşlı deneklerde zihinsel işlevi, ruh halini ve davranışı iyileştirdiğini göstermiştir. Tipik antidepresan ilaçlardan farklı olarak fosfatidilserin, serotonin ve diğer nörotransmitterleri etkilemez, bu da stres hormonu kortizolün salgılanmasında azalma gibi başka bir etki mekanizması olduğunu düşündürür. Fosfatidil Serin ürünü için tıkla…
Nörodejeneratif Hastalıklar İçin İlgili Takviyeler Hangisi?
En çok araştırılan ve araştırmalara konu olanlarında başında yukarda belirtmiş olduğumuz gibi;
- 1- L- Serin Amino Asiti
- 2- Fosfatidilserin
- 3- DHA ve EPA değeri yüksek Omega 3 Bağlık Yağı
- 4- Hafıza ve Beyin Sağlığını Destekleyen Takviyeler Neler?
- 5- K Vitamini ve Beyin Sağlığı İlişkisi
Bu yazımızda L-Serin Amino Asiti Neden Önemli? Alzheimer ve Als İlgili Bağlantısından ve etkisinden aynı zamanda takviyesinden bahsettik. Genel sağlığa etkisini ve ne işe yaradıklarını kısaca bahsettik. Burada paylaşılanlar tavsiye değeri taşımaz. Resimler temsilidir.
Konu başlıklarında iherb supplument link yönlendirmesi vardır. Doktor reçeteniz var ise bu ürünleri yurtdışından (iherb üzerinden) getirmeniz mümkündür.
